21 Ekim 2010 Perşembe


yalan zamanlar

yalan bir zamanı yaşıyormuşum,
durmadan akıp giderken
pişmanlıklarla keşkeler arasında boğuşmakta şimdi zaman..
uyandığımda anımsayıp,
usulca zihnimden silinen düşlere benzer..
an be an yine zihnimde belirip
geldiği masal diyarlara dönen
davetsizce gelip,umarsızca çeki.p giden
bir varmış bir yokmuş diye diye yiten..

gerçeğe açılan ulu kapıdan geçerken
ürkek
kayboluyor zifiri siyahlarla dipsiz karanlıklar
yol alırken yeni zamanlara
umuda açılmış bin bir yürekle
geçmek istediğimi biliyorum o kapı henüz kapanmadan..
ışık damlıyor gecenin yıldızlarından
uzatınca elimi dokunacağım gerçeklerine
istiyorum
aydınlatsın gözlerimi

içime çekerken bahar kokan çiçeklerin sımsıcak fısıltısını

kaçarken küçücük dünyama giren büyük yalanlardan
merhaba! demek istiyorum
yeni hayatlara,umutlara
özlemle
ve
hoşgeldin diyorum..
hoşgeldin yeni zamanlara..

E.E.

yeni zaman

3 Temmuz 2010 Cumartesi

suskunum sana

suskunum sana

Hangi şiire başlasam suskunum sana
Dağ göğsünde bir kaya diliyle suskun
Güneşte kavrulan bir kum tanesi
Çatlayan dudaklarım oluyor her gece Yağmura suskun yaşamaya suskun
Haykırabilsem
Belki bir nehir köpürebilir sesimde
Silinebilir kuraklığın bütün izleri
Upuzun çöller vadileşebilir içimde
Hangi güzelliği özlesem suskunum sana
Yürek boşluğunda bir of kadar suskun
Özlüyorum seni masmavi
Koşuyorum sana bembeyaz
Ve kahroluyorum bir anda kapkara
Ah oluyorum
Of oluyorum
Ve susuyorum
Oysa haykırabilsem
Işık yumağı bir pınar olur soluğum
Hangi türküye uzansam suskunum sana
Ağıt ağıt, özlem özlem suskun
Tut ki vurulmuşum
Aşktan ve kandan bir damla olmuşum
Bir saçlarının rüzgarına
Bir de ağzının kıyılarına konmuşum
Hangi dalga silebilir beni senden
Hangi kasırga koparabilir
Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum
Coşkuların her şahlanışında
Sana deprem deprem susmuşum
Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum
Yeter olsun gözlerinde ışık fırtınası
Sözlerinde baskı yasası yeter
Hangi kavgayı özlesem suskunum sana
Zafer sabahlarında gece kadar
Bayram sabahlarında yas kadar suskun
Böyle güzelliklere de
Böyle suskunluklara da lanet olsun
Al bu suskunluğumu al artık
Al ki bütün gürültüler kahrolsun

Adnan YÜCEL

17 Mayıs 2010 Pazartesi

ay geceye sürgün





ay geceye sürgün

Mevsimler sen kokarken
Ay, geceye sürgün biliyorum..
Zemheri artığı umutlarımla
Geceye inat yürüyorum.
Gözlerini arıyorum,
Karanlıkların düştügü kaldırımlarda..
Cehennem yangınlarından
Kirpiklerine firar ediyorum.
Ateşini söndüremezsem hasretinin,
Korkma canım,
Ateşlere gözlerini verdim diye…
Sen; saçlarını bırak rüzgara,
Küllerimden saçlarına gülleri işlemeden
Ölümü dudaklarından öpmeyeceğim.

Şafakları sökerken karanlıklardan
Her sabah sana gülümsüyorum.
Şimdi gülümseme zamanı ey yar.
Dünden miras kalsa da acıların,
Hep güllerle anılacak ömrün.
Aydınlığa çevir yüzünü,
Meleklerin kirpiklerine yazılacak
Bahar kokan o naif gülüşün….

ismail sarıgene

seni korumak için




seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben..evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım..yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını..

kirpiklerinin ömrüme açtığı yolda yaptım bütün kavgalarımı..söze inandım, gövdene ondan çok..dönüp dönüp sana geldikçe anladım özgürlüğün aşk olduğunu..alışkanlıklara yenilmedim ben, seni bir alışkanlığa dönüştürmek istemedim yalnızca..

yenilen herkesin boğuntusuydu kaybolduğum uzaklık, yüzün her bulutlandığında..nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep..sevincini bir barış, bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde..sesine güvendim, gözlerine en çok yakışan o sürekli yaz ikindisine..gökkuşağının altından geçen çocukların şımarıklığıydı, kâküllerini her araladığımda gövdemdeki ürperti…

günlerdir yoksun..öfkeni bile özledim..nasıl bir uzaklıktan geleceksin bilemiyorum..ayrılıktan medet umar oldum..kaşlarının işaret ettiği yerde duracağım..kararan gümüşler gibi duracağım..ışıklı bir korunak arayacağım sesinin kıvrımlarında..”gelmen iyiliktir” diyeceğim..yüreğimden başka yanıtım olmayacak..bir sorudan bir soruya vuracağım seni yine..dünyanın bütün yağmurları yağacak iki söz arasında..ellerimi geçmişe mi geleceğe mi koyacağımı şaşıracağım..küller altındaki köz için bir yudum soluk isteyeceğim..”aşk iki kişiliktir”sözünü düşüneceğim uzun uzun..kalkıp pencereden hayata bakacağım..alnından öptüğüm yerde ülkemsin,ağzından öptüğüm yerde kadınım,diyeceğim..bir gülüşünle çıkıp caddeleri dolduracağım..

ömrümden öteye taşıdığım çocuk..ya sen bu ülkede hiç doğmasaydın,ya ben aşkı herkes gibi bilseydim………

ş.erbaş

s u S k u


Konuşulan konuyu boş, basit ve anlamsız buluyoruzdur, konuşmayı da gereksiz ve anlamsız buluruz…

Susarız…

Konuşulanlar öyle abes ve mantık dışıdır ki sadece hayretle dinler ve sessiz bir tepkiyle belli ederiz duruşumuzu…

Susarız…

Sessiz bir onaydır susuşumuz…Biraz utangaçlık belki ama içten bir katılıştır söylenenlere…

Susarız…

Sessiz bir bekleyiş olur susmak…Ya kendimizin yada karşımızdakinin ortak değerleri yeniden gözden geçirmesine tanınmış bir fırsattır sessizliğimiz…Yada birinin bizi fark etmesi, doğru algılayabilmesi için tanınmış bir süre… Susan için endişe ve olasılık hesapları arasındaki gel git lerle biraz da huzursuz bir bekleyiştir susmak…

Susarız…

Dile getirilmeyen bir öfkedir bazen suskunluğumuz… Öylesine yaralanmışızdır ki yaralamak isteriz, yüreğini acıtmak ve kanatmak…Ve biliriz ki hiçbir söz acıtamaz, yaralayamaz ve kanatamaz kimseyi bir suskunluk kadar…Ve susmak en acımasız, öldürücü silahtır bazen…

Susarız…

Hassas ve kırılgan bir tepkidir…Küçücük bir hatırlatmadır belki…Fark edilmesi ve onarılması incelik ister…Ya yeniden bir kazanıştır yada aleyhte bir delil olarak kalır karşımızdaki için…

Susarız…

Bir ilişkide negatiflerin gözümüze batmaya başladığı, karşımızdakine ait aleyhte deliller dosyasının kabarmaya başladığı ve hatta dosyayı masanızdan kaldırmaya gerek duymaz olduğunuz bir noktadasınızdır…Bir duruş, bir soluklanmadır susmak…Ortak geçmişin değerlendirilmesi ve geleceğin muhasebesidir…Durup yeniden, şimdi bulunduğunuz noktadan bir daha bakmak istersiniz yaşananlara ve eldekilerle geleceğe gitmenin ne kadar mümkün olduğuna…Bir içe kaçış ve söylenemeyenlerin biriktirilmeye başladığı yerdir susmak…

Susarız…

Ayağımız yerden kesilmiş, bulutların üstündeyizdir ve çiçek çiçek bahardır yüreğimiz…Sevdiğimizle yan yana ve can cana yızdır…Öyle bir ruhsal bütünleşmedir ki hiçbir söz tanımlamaya yeterli gelmez hissedilenleri ve susarız…Sadece yüreklerin ve gözlerin konuştuğu yerdir suskunluğumuz…

Susarız…

İletişimin tıkandığı yerdeyizdir , hiçbir iletinin bize yeterli gelmediği ve hiçbir iletimizin doğru algılanmadığı…Yanlışlıklar, yanılgılar ve kim bilir belki de gerçeklerdir bir fırtınaya tutulmuşçasına savrulup duran…Sözler yerini sessizliğe bırakmaya başlar ve siyah, tek nokta konur cümlelerin sonuna…Zamanla cümlelerimizin sonuna konan o tek ve siyah nokta büyüyerek bir kara deliğe dönüşmeye başlar…Güven ve sevginin içten içe çürümeye başladığı yerdir ve gitmek zamanının ertelenmiş halidir susmak…

Susarız…

Kabul edilmiş bir hata yada suçtur susuşumuz ve söylenecek her söz kaybetme riskidir…Korku eşlik eder suskunluğumuza…



Susarız…

Bir gidişi kabullenmektir susmak, yerinde ve zamanında olduğunun ayırdımında olduğumuz bir gidişin…

Susarız…

Hayata karşı bir susuştur bu kez yaşanan…Bizi can evimizden vuran bir kayıp, yaşanan büyük bir acı, ölesiye bir çaresizliktir yaşadığımız…Söylenecek hiçbir sözümüzün adrese teslim olmayacağından emin olduğumuz, bütün sözcüklerin anlamını yitirdiği bir yerdeyizdir…Hayatın bize bir şey katamadığı ve bizim de hayata bir şey katmak için anlamımızı kaybettiğimiz bir yer…Belki de boş gözlerle, algılamadan bir seyirdir hayat o noktada ve belki de amacı ve beklentisi olmayan, bir mesaj kaygısı taşımayan ve hedefi olmayan tek susuştur yaşadığımız…

Susmak; eylemsiz ve durağan bir edim gibi görünse de her susku bir şey anlatır yine de ve her suskunun bir nedeni vardır ve her susku içinde pek çok sesi hapseden sessiz bir eylemdir..

esin ardıç

a y r ı l ı k





kaç gecenin çölüdür bu ayrılık
kaç şiirin dölüdür üstüme
örttüğün bu ince sessizlik
kalbim alış artık, kır kendini
kendi duvarında, sesini
kendi duvarına haykır.

tesadüfen birbirine rastlamış
başka başka aşklarsınız siz artık
geceyle gündüz gibi birbirine
ayrılmış. O ki rüzgar, bir zaman
senin çölünde kumlar uçurmuş,
o ki gece ve esmer, görmüyor
sahrayı, sesi içinde karışmış.

her ayrılıkta kendine saplanan bir hançer
kendi sabrını deneyen taş,
kendi uykusuzluğunda yatak oldun.
kül koy şimdi yanına korunun
seni kavuran onu da yakmasın.
aşkla besle kendini, gül yetiştir,
sardunya çoğalt.
ki, sen aşktan ve ayrılıktan
başka ne anlıyorsun.

Birhan KESKİN

her tercih bir vazgeçiştir





olur ya gelirsen kapım kilitli değil ama açabilir misin bilmem… ben sana yettim sen bana artık yetebilir misin bilmem…istemsiz yaşanmışlıklarımın içinde istemesem bile olmam gereken yerdeyim,biliyorum her tercih bir terk ediş ve her tercihte bir kaybediş ve bir menzilden çıkış…. zamanın bir saniyesini bile geri çevirmeye gücün yetmezken sen kendini hala güçlü mü sanıyorsun? güçlü değilsin ve en önemlisi benden daha fazla değilsin..dedin ya sen bu kadarmışsın diye, ne yazık sen bu kadar bile değilmişsin..ben bu kadarım ama tekrar ve tekrar yinelenen yansıma aynamda görüntümde kendi gözlerimin içine bakabilmenin haklı gururu var yüzümdeki tebessümde. sahi aynaya bakabiliyomusun? …sen bakabiliyorsan bile bence aynalar sana çoktan küs….. yaşamak zaten zor neden bu daha da zorlamak bazı şeyleri? neden aynı hataların tekerrürü? neden bazı şeyleri düzeltmeme çabası inatla? yalanlar görüyorum çevremde ki yazık aşklar bile yalan…..midem bulanıyor…yalan söylemiyor değilim bazen benimde dilimde dolanır hayali hikayeler ama hiç birini yansıtmam gerçeğe….. neden bu dil ucuyla söylenen sevgi sözleri.. erteledim bazı şeyleri ve bazen mecburi hatırlatışlarım var kendime gerçekleri GÜN GEÇTİKÇE KENDİME DAHA ÇOK BENZİYORUM artık bazı şeyleri başkalarına göre yapmak zorunda olmadığımı anladım.. ARTIK GÖZLERİM DAHA BİR BEN BAKIYOR,ARTIK SAÇLARIM DAHA BİR BEN DALGALANIYOR,ARTIK CÜMLELERİM DAHA BİR BEN KOKUYOR.. olur ya gelirsen kapım kilitli değil ama açabilir misin, bilmem…ben bana yettim ama sen bana artık yetebilir misin……

bir aşk için..







Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan,için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına
koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka
hiçbir ise yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o bahaneler bulmaya hazırdır.Hani ağzınla kus tutsan "Bu kusun kanadı neden beyaz değil?"diye bir soruyla
bile karsılaşabilirsin.Yaptıklarınla
değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman.Bu mahkemede hafifletici
sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.Sen,"Ama senin için sunu yaptım" derken o,"sunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla
karşılaşacaksındır. Üzülme, sen askı yaşanması gerektiği gibi yasadın.Özledin, içtin,ağladın,güldün,şarkılar söyledin,düşündün,şiirler yazdın."Peki o ne yaptı "deme.Herkes kendinden sorumludur aşkta.Sen askını doya doya yasarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yasıyorsa,ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için
uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayati ıskalama lüksün yok
senin.Onun varsa,bırak o lüksü sonuna kadar
yaşasın.Her zamanki gibi yaşayacaksın sen."Acılara tutunarak" yasamayı
Öğreneli çok oldu.Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil... Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası. Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asıl olan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, yada bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...Nazım Hikmet / (Tahir ile Zühre...)

17 Ocak 2010 Pazar

eski bir sevdayı hatırlamak


"bazen aklım almıyor;onu yalnızca ben,öylesine içten,öylesine dolu dolu severken,ondan başka hiçbir şey görmez bilmezken,ondan başka hiçbir varlığım yokken,nasıl olur da onu bir başkası da sever,sevebilir?"
genç werther'in acıları(the sorrows of young werther) /goethe


whos.amung.us

FEEDJIT Live Traffic Feed