20 Ağustos 2009 Perşembe

H i ç B i r Y e r e D o ğ r u



Hiç Bir Yere Doğru



Sana hoşçakal demeye geldim,
sen yoksun, iyi ki yoksun.

Bütün gün sokaklarda, amaçsızca dolaştıktan sonra
yapayalnız, boş, hiç dolmayacak bu eve geldim.

Eski bir daktilonun, plakların, boş bir yatağın insansız,
hiç giyilmeyecekmiş gibi duran askıdaki elbiselerin
resimlerini çektim. bu evde yalnızlığın nasıl olduğunu öğrendim.

Seni çok seviyorum.

Ama daha fazla kalamayacağımı hissediyorum.

Burası beni acıtıyor, sen beni acıtıyorsun, çok fazla,
daha fazla dayanamıyorum.


Ne zamandır bu ilişkinin beni mutlu etmediğini, edemeyeceğini,
daha az mutsuz olmak ve daha az mutsuz etmek için harcadığım onca çabanın da yetersiz kaldığını görüyorum.


Yalnız olduğum günler deniz kenarında yürürken düşündüklerim bunlardı..

Çok kısa zamanda bir başka ilişkinin yıllarla gelemeyeceği yere geldik.

Hem de birlikte yaşamadan birlikte uyanmadan.

Her seyiyle yaşansa belki güzel olacak bir ilişkinin
yalnızca acılarını, imkansızlıklarını, güçlüklerini yaşamak mı yıprattı herseyi,bilmiyorum...

Kapıda bir anahtar sesi duymak istiyorum
senin içeri girmeni istiyorum aynı zamanda hiç girmemeni...

İkisini de çok istiyorum, hava karardı, gitmem gerekmiyor ama gitmek istiyorum neden gitmek istediğimi, nereye gitmek istediğimi bilmiyorum.

Yazarın dediği gibi 'yaşam ilk kez korkutuyor beni'
oysa, ne çok bekleyen var..

Bekleyenlerle yaşanacak hiçbir şey kalmadığını hissediyorum.

Sanırım bildiğim, tek başıma becerebildiğim pek az şeyden birini yapacağım:


'
Yolculuk, Hiç Bir Yere Doğru'


Kürşat Başar

15 Ağustos 2009 Cumartesi

b i l m e y e c e k s i n !

bilmiyorsun !

apansız değil gidişim,

adım adım

uzaklaşıyorum senden

ve sevdandan

sen hiç bilmeyeceksin

..

satır satır

siliyorum sevda sözlerini,

ömürlük yeminlerini

..

nedenlerimi,sebeplerimi,

yüreğimin sevgiye hasret

her bir hücresini

alıp yanıma,

ama sessiz

ama habersiz

senden vazgeçiyorum..

e.e.


5 Ağustos 2009 Çarşamba

O b j e k t i f i m d e n İ z m i r


Karşıyaka,Bostanlı,Mavişehir,Foça,Alaçatı,Şirince,
Kordon,Güzelbahçe ve balkonumdan objektifime takılan İzmir görüntüleri..

4 Ağustos 2009 Salı

s u s u y o r s u n..! d e v a m e t..!










susuyorsun..devam et..

merak edilmeyen bir yürek kaç zaman tutunabilir anıların güler yüzüne..? Tutundum, çırpındım düşmemek
için, uçurumun kıyısında bana uzanan elin yoktu, düştüm../ susuyorsun...devam et...

Bir zamanlar seni bir uçurumun kıyısından tuttuğumu ve kurtardığımı söylerdin.

Buna karşılık, ne söyleyeceğini bilemeyen bir insanın, sol yanı şenlenen kadın rolünü oynuyordum.Yaşadıklarından inatla ders almaya çalışan, her şeye rağmen sevgiye olan inancını yitirmemiş, kıyısından deli, ucundan çocuk, gözleri denize girince yeşile çalan küçük bir kadının tatlı tesellisiydi belki de güzel sözler duymak. Seni gerçekten de kurtardığıma inandırmıştın beni...
Susuyorsun... Devam et...!

Her güzel başlayan aşklar gibi şendik, heyecanlıydık, beklemedeydik. Görüşebileceğimiz zamanların ayarlamalarında, duvarlara çentik atan mahkumlar gibiydik. Korkularını ilk yenen sen oldun, sen akıttın dudaklarından “seni çok seviyorum” kelimelerini. Bense yaşadıklarını ve hatalarını tekrarlamak istemeyen ama yine de konuşmak için çıldırasıya tetikte duran telaşlı bir yürektim. Her şeye rağmen fazla bekletmedim seni. Bir gün, beklediğim ama hiç ummadığım bir anda sana boşaldı dudaklarım; ''seni seviyorum'' diye...
Susuyorsun... Devam et...!

Bedenimden önce beynimi tahrik eden bir adamın şarkısını dinliyordum. Bu yüzden ilk karşılaşmamız, tedirgin iki insanın karşılaşması gibi değildi. Küçük bir otel odasındaydık. Her şeye rağmen, yaşadıklarına tez, utangaç bir profil çiziyordum, ama seni seviyordum. İlk defa sen dokundun dudaklarıma. Yüreğim yerinden çıkacak gibiydi. Yüreğim yerinden çıktı, sen yerleştirdin. Küçük bir otel odasıydı, şirindi ve belki de en güzeli pencerelerini açınca karşımızda Midilli’yi görmemizdi. Yağmur sularının ninnisinde seviştik seninle, balıkçı motorlarının makamında. Özlemlerimi koynunda uyuttum ve sabahın ışıkları vururken bedenlerimize,

uyurken seyrettiğim yüzünü yüzümde unuttum...
Susuyorsun... Devam et...!

Yazdığın kelimeleri bırak, adresime düşen yüzbinlerce cümleden hiç birine sığdıramadın beni. Yazdığın her satırda bir nehir gibi aktım bilinmezliğine. Başka bir şehirden gökyüzüne gönderdiğin sıcacık kelimeler benim şehrimin denizine düşüyordu ve ben her harfi tek tek çıkartırken derinlerden, parmaklarıma denizin değil yüreğinin mavisi bulaşıyordu. Bütün şiirlerini itinayla saklıyordum ve her aşk’da olası olan bir bitiş ertesinde kullanmak üzere, mahkeme tutanaklarına şiirlerini şahit olarak yazdırabileceğimi biliyordum. Çünkü şiirlerin çığlık çığlığa konuşuyorlardı

ve ben senin yokluğunla şiirlerinle dertleşiyordum...
Susuyorsun... Devam et...!

“Bekle” kelimesiyle bitirdiğin her cümleyi virgülle uzattım ve bekleyişlerime sığdırdım düşünü kurduğum geleceğimizi. Suskunluğu her gün daha fazla uzatıyordun ve ben tek başıma yaşıyordum, seninle beraber ellerinden tuttuğumuz ilişkimizi. Giderek uzaklaşıyordun, daha çok susuyordun ve ben bilinmezlerin ortasında senin gerçekte neyin olduğumu öğrenmeye çalışıyordum. Aylar geçiyordu, aramıyordun. Buna karşılık ben de “iyi ki sesin var yoksa bu hasret beni öldürecek” diyen adamın ölüm haberini bekliyor gibiydim. Her şeye rağmen bir şeylere sığınmak ve acılarımdan kurtulmak istiyordum. Ne zaman sana ihtiyacım olsa, “aradığınız aşk’a şu an ulaşılamıyor” diyen kadının mutlu sesi yankılanıyordu kulaklarımda. Sen sorunlarınla uğraşıyordun, bense sessizliğinle, sevdamla ve yalnızlığımla. Sevda, her şeye tek vücutmuş gibi göğüs germekti. Ben bunu biliyordum, böyle seviyordum. Sense girdiğin mağaranın içinden uzattığım yardım elini bile görmüyordun...
Susuyorsun... Devam et...!

Herkes seni soruyordu, selamını veriyordu, iletemiyordum. Hep böyle mi çalıyordu sevdanın çanları. Farklı olduğumu düşündüğün bana bile geçmişimde bıraktığım yaralı sevdalarımı anımsatıyordun. Her şeye rağmen hiçbir kötü sözü yakıştıramadım sana. Giderek çoğalan kırgınlıklarımı itinayla kapatmaya çalıştım. Bir güzel sözün yeterdi belki, bekletirdi, sesimi bile duymadın. Merak edilmeyen bir yürek kaç zaman tutunabilir anıların güler yüzüne! Tutundum, çırpındım düşmemek için.

Uçurumun kıyısında bana uzanan elin yoktu, düştüm..
Susuyorsun...Devam et...!

Bize ait bir çok düşü sen yaratmıştın ve sen yok ettin yine. Birer masal kahramanıydık ve masal olarak kaldık, ilerde çocuklara anlatılmak üzere belki de. Yaşadığım ve yaşattığım hiçbir şey için pişman değilim. Hatta bir de teşekkürüm var sana, kendimi en güzel sevilen kadın gibi hissettirdiğin için. Adı üstünde bir bekleyişti yaşadığım, belki bu da bir düştü, uyandım, baktım ki yoksun,

seni düşlerinde bıraktım...
Susuyorsun... Devam et...!

Bir aşk’a kaç aşk sığar diye soruyor bir şair. Ben aşkıma tek aşk sığdırmıştım oysa, bilmeden ismimin bile unutulduğunu. Sorulması gereken sorular tedavülden kalktı, ki zaten cevapları da sana aitti. Sana değil, seninle bir ömrün düşünü kuran kendime yakıştıramadım “hoşça kal” kelimesini. Ama sen, bedeni dar gelse de, almadan fikrimi, elbisesini diktin vedanın. Bana sadece ortada kalmamak için giymek ve gitmek düştü. Ama gitmek değil ki öfkeyle, kırgınlıklarla, acıyla. Kendi özgürlüğüm için bağışladım seni. Yine de, her şeye rağmen merak etmiyor da değilim; içindeki hangi sen gerçekte sevdi beni! Hangi sen haykırdı gökyüzüne, ''sen bende ömürlük olmalısın'' diye!

Ve hangi sen bu kadar kayıtsız kalabildi yüreğini konuşturan bir kadının yüreğine!
Susuyorsun...! Devam et...!
Susuyorsun... Artık konuşma...!
Pelin ONAY

1 Ağustos 2009 Cumartesi

H a s r e t i n l e Y a n d ı G ö n l ü m

Gülcan (Türkan Şoray), köyün çıkışındaki yolda, ağır ağır ilerlemektedir. Almanya’dan gelen kocası İbrahim’in (Kadir İnanır) kullandığı araba, uçurumdan aşağıya yuvarlanmış; yerde üstü örtülmüş cesetler ve ağlayan bir çocuk… Fonda ise incecik bir kadın sesi, “Hasretinle Yandı Gönlüm” diyor..(SEHA OKUŞ) Türkan Şoray’ın 1970′li yıllarda çekilen “Dönüş” adlı filminden küçük bir hatırlatma yukarıdaki satırlar. İşte bu filmin soundtrack ini oluşturan parça..

edip akbayramdan dinlemek de keyif vermiştir her zaman,ardarda dinledikçe dinleyesi gelir insanın..ama bunun tadı bir başka..

whos.amung.us

FEEDJIT Live Traffic Feed